Modern harp sahnesine hızlı ve vazgeçilemez bir giriş yapan insansız sistemler, temel bilimlerdeki gelişmelerle hızla iyileşmeye ve kullanım alanlarını arttırmaya devam ediyor. Ülkemizin de başat bir rol oynadığı İnsansız Hava Sistemleri (İHA), harp doktrinini değiştirici bir etki göstererek, tüm gözlerin bu platformlara dönmesine neden oldu.
Dronların havadaki hakimiyeti su altında da sürecek
Geçtiğimiz dönemde havada büyük başarı sağlayan İHA’lar, kuzenleri diyebileceğimiz kara ve deniz platformlarının da harp sahnesinde kullanımının önünü açtılar. Bu yazımızda, uzay kadar bilinmezi fazla olan okyanus ve denizlerde aktif görev alan ve alacak su altı sistemlerin kritik rolünü değerlendireceğiz.
Literatürde “İnsansız su altı aracı” (İSAA) olarak genel tanımı bulunan bu sistemler, alt kırılımlarda çok fazla çeşitlilik göstermekte. Bunları sıralamak gerekirse;
- Uzaktan Kumandalı Araçlar (UKA) (Remotely Operated Vehicles, ROV)
- Otonom Su altı Araçları (OSAA) (Autonomous Underwater Vehicles, AUV)
- Otonom Su Altı Planörleri (OSAP) (Autonomous Underwater Gliders, AUG)
- Otonom ve İnsansız Yüzey Araçları (İYA) (Autonomous & Unmanned Surface Vehicles, USV)
- Bağlı Tekneler (Tethered Boats)
- Çekili Sistemler (Towed Systems)
- Su Altı Profilleme Şamandıraları (Underwater Profiling Floats)
Yukarıda sayılan her bir sistemin kendine has operasyon alanı ve görevi olsa da bugün OSAA’ların günümüzdeki kritik öneminden bahsedeceğiz.
Denizlerin Yeni Nautilus’u
OSAA, çok az veya hiç operatör denetimi ve kontrolü olmadan basit faaliyetler gerçekleştirebilen, gerçek zamanlı girdi veya kontrol gerektirmeyen, kendinden tahrikli, insansız, bağlantısız robotik sualtı araçlarıdır. OSAA’lar genellikle deniz tabanını haritalamak veya suyun fiziksel, kimyasal veya biyolojik özelliklerini incelemek için araştırma platformları olarak kullanılıyor. Ağırlıkları 50 kg'dan yaklaşık 9000 kg'a kadar çok çeşitli OSAA’lar mevcut. Ayrıca mevcut OSAA’ların çoğunun derinlik değerleri iki kategoriye ayrılır. 200 m mertebesinde derinlikler için tasarlanmış araçlar ve maksimum 3000-6000 m arasında tasarlanmış araçlar. OSAA’lar için oşinografik olmayan uygulamalar, derinlik derecelendirmesini belirlemede önemli faktörlerdir. Teknolojik gelişimin de katkısıyla OSAA’ların bilimsel amaçlar için kullanımı 1960'lardan bu yana gerçekleşse de rutin kullanımı son birkaç yıldır sürmekte. Bu sistemlerin benimsenmesi, yapılan yatırımın artmasına ve ticari tedarikçilerle bir ekosistem kurulmasını sağladı.
OSAA’lar deniz yüzeyinden okyanus derinliklerine dalabilir, geri dönebilir veya havada balonlar veya helikopterler gibi havada asılı kalabilir ve hareket edebilirler. Tasarımlarına bağlı olarak; suda sürüklenebilir, kayabilir veya kendilerini itebilir. Tahrikli OSAA'lar daha yüksek hızlara ulaşabilirken, tahrikli olmayan OSAA'lar da daha yüksek manevra kabiliyetine sahipken, daha az pil ömrüne sahiptir. Tahriksiz OSAA'lar (UKA veya OSAP) ya güç olmadan sürüklenir ya da kaldırma kuvvetlerini değiştirerek su sütununda yukarı ve aşağı kayar. Bu sistemler, tahrikli OSAA'lara kıyasla çok az güç kullanır veya hiç güç kullanmaz, ancak çok daha az manevra kabiliyetine sahiptir ve genellikle uzun süreli operasyonlarda kullanılırlar. Geçmiş kullanımlarda bir servis gemisine bağlı olan UKA’ların aksine, OSAA'ların operatörleriyle fiziksel bir bağlantısı yoktur. Bunun yerine OSAA'lar, nerede, ne zaman ve neyin numune alınması gerektiğini söyleyen bir gemide veya hatta karada olabilecek operatörler tarafından programlanır veya kontrol edilir. Gelişen bu imkanlar ile kısıtlamalar da ortadan kalkmış oldu. Operasyonlar sırasında taşıdıkları kameralar, sonar ve derinlik sensorları gibi çeşitli örnekleme ve ölçme ekipmanlarıyla sürekli veri toplayabilirler. Bağlantıları aracılığıyla neredeyse anında kontrol odasına veri ileten UKA’ların aksine, OSAA’lar, görüntü ve diğer sensor verileri de dahil olmak üzere tüm verileri yerleşik bir bilgisayarlarda depolarlar.
Otonom kabiliyet gerektiren operasyonlarda kullanılan bu sistemlerde bir diğer kritik faktör de güçtür. Güç, pervanelerin veya iticilerin bir OSAA'nın suda hareket ettirmesini ve üzerindeki sensorları çalıştırmasını sağlar. Bazı OSAA’lar yakıt hücreleri veya şarj edilebilir güneş enerjisi kullanmış olsa da çoğu OSAA özel piller kullanır. Planörler gibi belirli OSAA'lar, yerçekimi ve kaldırma kuvvetinin onları itmesine izin vererek enerji taleplerini en aza indirir.
Kullanım alanları
OSAA'lar okyanus tabanlı araştırmalar kadar askeri operasyonlar için de çekici seçeneklerdir. Teknelerden daha sığ sulara ve insan dalgıçlardan veya birçok bağlı araçtan daha derin sulara ulaşabilmeleri bu sistemleri popüler kılmaya başlamıştır. OSAA'lar bir kez su altına konuşlandırıldıktan sonra kötü hava koşullarından korunurlar ve uzun süre su altında kalabilirler. Bilimsel, sismik, hidrokarbon araştırmaları, arama kurtarma faaliyetleri ve Marmara Denizinde gerçekleşen müsilaj gibi doğal felaketlerin kontrolü gibi sivil alanlarda olduğu kadar, mayın temizleme, denizaltı ve yüzey platformlarına karşı saldırı/savunma harbi, Erişim ve Alan Engelleme faaliyetleri gibi askeri alanlarda da kullanılabiliyor. Mevcut olarak OSAA'larin bir dizi su altı uygulaması vardır. Petrol ve gaz arama veya gemi ve uçak enkazlarının yerini belirleme gibi ticari uygulamalar, keşif veya denizaltı karşıtı savaş gibi askeri uygulamalar ve okyanus haritalaması veya su sütununun fiziksel özelliklerinin ölçülmesi gibi araştırma uygulamaları için kullanılabilirler.
OSAA’ların taşıdıkları çeşitli sensor paketleri ile farklı operasyonlarda kullanıma elverişli modüler bir yapı sergiliyor. Bu sensorlar; video veya solid-state kameralar, sonar, manyetometreler, fotometreler (klorofil sensorları), çözünmüş oksijen sensorları, iletkenlik, deniz suyu sıcaklık, tuzluluk ve derinlik sensorları (CTD'lar), pH sensorları, bulanıklık sensorlarını gibi çok geniş skalada çeşitlilik gösterebilir. OSAA'lar ayrıca GPS navigasyonu ile donatılabilir, ancak radyo dalgaları su içinde hareket edemediğinden, bir OSAA yalnızca yüzeydeyken GPS sinyali alabilir. Su altındayken yerleşik bir atalet navigasyon sistemi kullanarak hareketini hesaplar. Göreve bağlı olarak, OSAA yeni bir GPS sinyali almak ve veri iletmek için sık sık yüzeye gelebilir veya tüm görevini su altında geçirebilir.
Geniş skaladaki sensorleri ile açık okyanusta ve deniz ve kıyılarında, tamamen özerk, uzun ömürlü, bir aydan daha uzun görevleri insansız ve sürdürülebilir bir şekilde yürütmek gibi diğer sistemlerden ayrılan özellikler sayesinde OSAA’ların kullanım frekansları artmaya başladı. Bu yeteneklerin yanında; mayın karşı önlem, mayın tanı, teşhis ve imha, patlamamış mühimmat tespiti, zamana duyarlı mayın imha operasyonları, sualtı keşif ve gözetleme, liman ve kritik alan güvenliği, anti denizaltı harbi, filo eskortu, denizaltı kurtarma, batık çalışmaları gibi sayısız su altı operatif yeteneğiyle askeri alanda Deniz Kuvvetlerine destek sağlamakta. Özellikle bu otonom su altı sistemlerinin eşgüdüm ve sürü halinde hareketi sağlandığında, su altında büyük başarı elde edileceği sürpriz değil. Aynı şekilde OSAA’ların satıhtaki, katmanlı olarak hava ve kıyıdaki kara platformlarıyla da bütünleşmiş şekilde tasarlanması, kritik önem arz eden ağa dayalı harp doktrinine de büyük katkı sağlayacaktır. İnsanlı ve insan kontrollü birçok sisteme göre büyük avantajı olan bu su altı otonom sistemler, geliştirilen milli yazılımlarla desteklendiğinde havadaki kuzenleriyle aynı başarıları kazanacağına şüphe yoktur.